Babalar günü, anneler günü, sevgililer günü, tanışma günü, evlilik yıldönümü, el ele tutuşma günü, isteme günü, görme günü, doğum günü vs. vs.vs…
Bunları daha da uzatabiliriz. Dikkat edilecek olursa bu günlerin hiçbiri bizim kültürümüzle uzaktan yakından alakası yok. Ama bunları öylesine benimsemişiz ki, kutlamadığımız zaman çok büyük bir eksiklik hissediyoruz ayrıca tepki de alıyoruz. Çok ayıp etmiş olduğumuz gibi çok büyük gönül kırgınlıklarına da neden oluyoruz. Bu günlerde aranıp-sorulduğumuz zamanda inanılmaz mutlu oluyor, gözlerimiz yaşarıyor, duygusal anlar yaşıyoruz. Çünkü diğer günler kolay kolay aranmıyoruz.
Örneğin geçtiğimiz Pazar babalar günüydü. Bir çoklarımız evlatlarımızdan bir telefon, bir ses, bir haber bekledi. Arandığımızda çok sevindik çok mutlu olduk duygusal anlar yaşadık, aranmadığımızda da üzüldük içimizi bir hüzün kapladı.
Asıl soru şu! Bu günlerin bizim kültürümüze son derece yabancı olduğu halde neden bu kadar benimser, önemser hale geldik, gerçekte düşünmemiz gereken konu budur?
Sevgi ve medeniyetin mimarı olan Türk-İslam Kültürünün kaynaklarına baktığımızda, çocukların anne ve babalarına karşı görev ve sorumluluklarını, anne ve babanın çocuklarına karşı görev ve sorumluluklarını, kadının kocaya, kocanın kadına karşı görev ve sorumluluklarını ayrı ayrı belirtmiş ve bunlara uyulması konusunda ciddi uyarılar yapılmış, aileye, aile düzeninin oluşması, mutluluğun ve huzurun devamı konusunda her türlü yolu göstermiştir.
Türk toplumunun diğer toplumlar nezdinde güçlü olmasının en büyük ve en önemli nedeni ise aile birliği, aile düzeni, aile terbiyesi ve aile eğitimidir.
Ailenin en küçük yapı taşları çocuklarımızdır. Özellikle anne ve babanın okul öncesi eğitim dediğimiz yıllar ve sonraki zamanlarda çocuğa vereceği eğitim son derece önemlidir. Bu dönemlerde çocuğun bir fotoğraf makinası gibi her şeyi çektiğini algıladığını, hayatına yön verdiğini unutmamamız gerektiği de bir gerçektir. Sevgi, şefkat, merhamet, vefa, milli ve manevi değerlerin yanı sıra anne-baba sevgisi, sorumlulukları ve görevleri gibi belli başlı bilgilerin verilmesinin, çocuğun sonraki yıllarda hayatına yöne vereceğini hepimiz biliyoruz. Biliyoruz ama maalesef dikkatli bir şekilde çocuğumuza bu eğitimi veremiyoruz.
Tek gayemiz, çocuğumuzun iyi bir okul hayatı olsun, iyi bir eğitim alsın, iyi bir işi olsun, iyi bir hayat yaşasın! Çocuğu yarış atı gibi sınavdan sınava sokarız, kurslardan kurslara koştururuz iyi bir puan ile iyi bir okula girmesi için nefes dahi aldırmayız. Peki sonuç?
Sonuç meydanda! Toplumun geneline baktığımızda, çocuklarımız, anne-babadan uzak, yeteri kadar sevgiyle yetişmemiş, manevi değerleri özümsememiş, daha iyi okul, daha iyi iş, daha iyi hayat anlayışı ile seküler bir yaşamı benimsemiştir. Ayrıca, ailede anne baba huzursuzluğu ve ayrılığı söz konusu olmuşsa o çocuğu kendi ellerimizle karanlığın içine atmışız demektir.
Bu anlamda aile birliğinin ve dirliğinin çocuklarımızın geleceği açısından ne kadar önemli olduğunu asla tahmin edemeyiz. Çocuğun sağlıklı bir ruh yapısı için aile huzurunun önemini bütün anne-babalar bilmiş olmasına rağmen, kendi egoları, hırsları, nefsani arzuları, geleceği düşünmeden almış olduğu ayrılık kararları çocuklarımıza vurulmuş en büyük darbedir.
Yaşanmış tecrübelerin dikkate alınması bir o kadar önemlidir.
Özetle;
Çocuklarımızı özellikle okul öncesinde ve sonraki yıllarda kendi milli kültürümüzün öğrenmesi ve özümsemesi açısından her türlü gayreti göstermemiz, onları geleceği hazırlarken, ailesinden, toplumdan, milli kültürümüzden uzak yetişmemesi konusunda azami gayreti göstermemiz gerekir.
Diğer taraftan çocuklarımızın, anneye, babaya, milletine devletine karşı sorumluluklarını unuttuğu bir an bile olmamalıdır.
Allah ve Peygamber sevgisi, aile sevgisi, vatan, bayrak, devlet, millet sevgisi ile yetişen bir çocuğun yeşeren bir ağaç gibi olduğu, en güzel meyveleri vereceği unutulmamalıdır.
Aksi halde,
Birçok olumsuzlukların yanı sıra, çocuklarımızın ailesine ve değer yargılarına karşı yabancılaştığını görürüz. Çocuklarımızı normal zamanlarda göremediğimiz gibi üretilen özel günlerin gelmesini iple çekeriz ki, anneler günü, babalar günü gelsin evlatlarımız bizi arasın bekleriz. Aradıklarında duygusal anlar yaşar çok mutlu oluruz. Çünkü başka zaman zaten göremiyoruzdur. Bahane hazır tabi. İş, güç, yoğunluk, dünya hali vs.
BİZ BÜYÜKLER OLARAK ÇOCUKLARIMIZI İSTEDİĞİMİZ GİBİ ŞU VEYA BU NEDENDEN DOLAYI YETİŞTİREMEDİK. BUNUN MAZARETİ OLAMAZ. ONUN İÇİNDE GÖZÜMÜZ HEP KAPILARDA, PENCELERDE, KULAĞIMIZ TELEFONLARDA.
ÇOÇUKLAR; SİZLER, SAKIN BİZİM SİZE YAPTIĞIMIZ GİBİ SİZ ÇOCUKLARINIZA YAPMAYIN. AKSİ HALDE BİZİM YAŞADIĞIMIZ ACILARIN DAHA AĞIRINI YAŞAMAYA HAZIR OLUN.
Selam ve dua ile…
İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı
Oxunub: 2 042