Bir önceki yazımızda Suriye’deki belirsizlikten bahsetmiş, sahadaki gazeteci arkadaşlarımız bile tam olarak neyin ne olduğunu ifade edememişlerdi. Muhalif güçlerin kendilerinin bile tahmin edemedikleri hızlı bir ilerleyişle, 8 Aralık 2024 günü Şam’ı ele geçirdiler ve 61 yılık Baas Rejimi sona erdi.
Öncelikle muhalif grup deyince ne anlamamız gerektiğinin kısaca altını çizmek lazım. Aslında rejime ve katil Esed’e karşı olanlar. Yani, Sünni Arap ve Türkmenler, Arap aleviler, Hristiyanlar, Şii, Caferi, İsmailliler, Dürziler, Arap aşiretleri, özetle Suriye’deki etnik grupların tamamı.
Esed ailesinin yarım asır süresince halkına karşı yapmış oldukları katliamları, sürgünleri, her türlü zulmü hatırlayacak olursak, bu muhalefet grupları anlamakta güçlük çekmeyiz. Hatırlayın misket bombalarından biyolojik silahlara varıncaya kadar savaşlarda kullanılması yasak olan hangi silah varsa Esed halkının üzerinde bunları denedi. Yüzbinlerce insanının katledilmesine neden oldu. Ve elbette Rusya ve İran’a her türlü imkânı sunarak onların desteği ile ayakta kalabildi.
Esed, PKK/YPG/PYD gibi Türkiye’nin bir numaralı düşmanlarına kucak açtı. Ülkesinde barınmasına ve topraklarında ABD’nin desteği ile büyük bir ordu kurmalarına göz yumdu. Açıkçası ortada Suriye diye bir ülke kalmamıştı.
Hiçbir olay kendiliğinden oluşmayacağını gibi, her olayın bir alt yapısı, hazırlanışı ve sahaya konulması vardır. Burada da aynen böyle oldu. Suriye de en güçlü iki ülke Rusya ve İran ekarte edildi. Ukrayna-Rusya Savaşında Rusya’nın belli anlaşmalar karşılığında Suriye’deki muhalif güçlere göz yumması, ABD’nin İsrail’in Gazze’de yapmış olduğu soykırımı, Lübnan’da yapmış olduğu katliamları unutturmak için muhaliflere yol açması, üst akılın İsrail’in üzerindeki bütün dikkatleri başka yöne çekmek için muhaliflere en üst düzeyde destek vermesi, Türkiye’nin, kendi güvenliği için güvenli bölge oluşturmak istemesi, Suriye Milli Ordusuna desteği ve ülkedeki, mültecilerin ülkelerine geri dönmesi için muhalif grupların önünü açması beklenen sonucu getirdi.
Suriye’de kartlar yeniden karılıyor. Her ülke kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda hareket edecek. Suriye’de yine belirli bir toprağa hakim olmak isteyecekler. Hiçbir ülke kazanımlarından vaz geçmeyecek. Muhaliflere belli bir takım tavizler verilecek ama ülke yönetiminde tam olarak özgür ve bağımsız hareket etmelerine izin verilmeyecek.
Bütün bunlar olurken dikkat çeken önemli ayrıntıları da unutmamak lazım. Örneğin, Libya ve Irak’ta olduğu gibi yani Kaddafi ve Saddam devrilirken ortalık yakıldı, yıkıldı, talan edildi. Dış güçler bu ülkelerin canına okudular. Suriye’de tam bir halk harekâtı oldu. Hiçbir yere dokunulmadı. Başta devlet kurumları olmak üzere hiçbir şeye zarar verilmedi. Muhalifler yönetecekleri ülkeyi talan ve yağmalanmasına izin vermediler.
Olayın Türkiye açısından baktığımızda hem son derece üzüntü veren hem de sevindirici gelişmeler oldu.
Bir kez daha hainler hainliklerini, ikiyüzlü ve sahtekârlıklarını göstermekten geri kalmadılar. Düne kadar Suriyeliler, mülteciler, sığınmacılar ülkelerine geri dönsünler, “istemezuk” derken, bugün Suriye’deki, “Halk Harekâtı’na” olanca hainlikleri ile sadırdılar. Söylemedikleri laf kalmadı. Çirkin, alçak yüzlerini ortaya koydular. Özellikle PKK yandaşları cıyak cıyak bağırmaya başladılar. Bir kez daha görüldü ki, meselenin mülteciler değil, Türk düşmanlığı olduğu. Çünkü Suriye’nin istikrarı, huzura kavuşması, savaşın sona ermesi, ülkemizde bulunan mültecilerin evlerine dönmesi demektir. Bunu hepimiz istiyor muyuz? EVET… O halde mesele ne?
Olayların ülkemiz açısından sevindirici yönü, misafirlerimizin misafirliklerinin sona doğru gelmesi ve ülkemiz açısından güvenli bölgenin oluşturulması. PKK ve yandaşı terör örgütlerinin Fırat’ın Doğusuna sürülmesi. Terör tehdidinin en aza indirilmesi.
Baş döndürücü bir hızla gelişen olaylardan sonra peki bundan sonra ne olacak?
Yeni bir hükümet, yeni bir rejim, yeni seçimler ve yeni bir SURİYE…
Hiç kimse hemen Suriye’de her şey güllük gülistanlık olacak, istikrar gelecek, ülkenin toprak bütünlüğü sağlanacak diye beklemesin. Suriye’yi son derece sancılı bir süreç bekliyor. Her muhalif grup bir şey almak veya bir bölgeye sahip olmak isteyecek. Üst akıl ise elini Suriye’nin üzerinden çekmeyecek.
Dilek ve temennimiz odur ki, halk ülkelerine sahip çıktıkları gibi yönetimde de akıllıca davranarak, ülkelerinin sömürülmesine, topraklarının kullanılmasına izin vermeyerek, Suriye, Suriyelilerindir anlayışı ile hareket ederek, toprak bütünlüklerinin sağlanması hususunda en üst düzeyde anlaşmaya varırlar. Bu da en çok ülkemizdeki misafirlerin, misafirliklerinin sona ermesi, ülkemizin sınırlarının güven altına alınması demek olacağından, bizim işimize gelir, gelmelidir.
8 ARALIK 2024 SURİYE’NİN KURTULUŞU KUTLU OLSUN…
Oxunub: 20