dini radikalizm və ekstremizmlə mübarizə

CİNAYETİN VAHAMETİ

CİNAYETİN VAHAMETİ

Şevket Tandoğan 18.5.2020

standogan06@hotmail.com



Gayri-müslimler, yıllarca din savaşları ile birbiriyle savaştıktan sonra, farklılıkları bir tarafa koyarak dostça geçinmek gerektiğini kavrayıp anlaşmışlardır. Böylece imkân ve enerjilerini, savaş yerine, kalkınma yönünde kullanarak gelişip refah seviyesini yükseltmişlerdir. Dünyadaki farklı din ve mezheplere mensup gayri-müslim milletler, ihtilaflarını savaşmadan, konuşarak çözmektedirler. AB bunun tipik sonucudur.

Biz Müslümanlar ise henüz istenen olgunluğa erişemediğimiz için, aramızdaki ihtilafları kaşıyıp derinleştiren fitne odaklarının oyununa gelerek, kin ve husumet girdabına sürüklenmiş, gaflet ve cehalet içinde birbiriyle savaşıyoruz.

Ümmet şuuru ve İslâm milleti mefkûresi yerine, ırk, mezhep savaşları, cemaat kavgaları dramatik şekilde sürüp gidiyor. İslâm dünyasında özellikle yakın çevremizde sünnî-şîî savaşı ve diğer nedenlerden Müslüman, gözünü kırpmadan diğer kardeşini öldürüyor. Daha çok şîî İran rejimi bu kardeş kavgasını körüklüyor.

Cinayetin vahametinin anlaşılması için, İslâm tarihinden bir örnek vermek istiyorum:

Mekke’nin fethinden sonraki Huneyn savaşı günleriydi. Bir sahâbe müfrezesi civarda geziyor, düşmanın ânî baskınlarına mâni olmaya çalışıyordu. Bu sırada müfreze, çölde bir atlı ile karşılaştı. Atlı, hemen selâm verdi; onlar da selâmını aldılar. Bu demekti ki; selâm veren Müslüman, alanlar da selâmına mukabele etmekle, aramızda bir düşmanlık yok, “Sen bizden emin ol, korkma” demekti.

Buna rağmen müfrezede bulunan Muhallim bin Cessâme okunu çekip adamı atından düşürerek orada öldürdü.

Öldürülen Âmir bin Azbat’ın yakınları da toplanıp, savaş meydanında bir ağacın altında istirahat etmekte olan Resûlüllah Efendimiz’e geldiler. Kısas talebinde bulundular, dediler ki; “Bu Muhallim bin Cessâme nasıl bizim kadınlarımızın ciğerini yakıp, gözlerinden yaşlar akıttıysa, biz de onu öldürmek suretiyle çoluk-çocuğunun gözlerinden yaşlar akıtacağız. Bu bizim hakkımızdır. Muhallim’i bize teslim et” diye ısrar ettiler.

Ancak Muhallim’in lehinde şâhitlik yapanlar da vardı. Mes’ele pek net değildi. Selâm verenin aslında Müslüman olmayan bir düşman savaşçısı olabileceği de söyleniyor “Korkudan selâm verdi.” Deniliyordu. Bundan dolayı sevgili Peygamberimiz: “Size diyetini vereyim, kısastan vaz geçin” diyerek ölenin yakınlarını razı etmeye çalışmış, bunda da muvaffak olmuş, 100 deveye sulhu temin etmişti.

Ama Muhallim için mesele bitmemişti. Çünkü selâm veren bir adamı öldürmüştü. Bu öyle geçiştirilebilecek bir hadise değildi. Dostları telkinde bulundular: “Git Resûlüllah’tan özür dile; senin için Allah’tan af talep etsin, belki kurtulursun.” Dediler. O da huzur-u Peygamber’e gelip yaptığından özür dileyerek, affını istedi. Ama bu suç basit bir şey değildi. Cinayetti. Nitekim Resûlüllah Efendimiz, af isteyen Muhallim’e karşı hiç görülmedik tarzda bir tavır ortaya koyarak şöyle buyurdu:

“Selâm veren adamı nasıl olur da öldürürsün? Sana bu salâhiyeti kim verdi!”

-Muhallim, “Özür dilerim yâ Resûlallah, benim için Allah’tan af dile” diye üç defa yalvardıysa da, Efendimiz (s.a.v.) onu reddederek:

-“Selâm vereni öldüreni Allah affetmez, çık git buradan!” diye huzurundan kovdu.

Böylece huzurdan uzaklaşan Muhallim, bir haftadan fazla yaşamamış, üzüntüsünden ölmüş, yakınları da onu bir mezarlığa defnetmişlerdi. Ne var ki haksız yere adam öldüren Muhallim’i mezar kabul etmemiş, sabahleyin bakanlar, toprağın onu dışarıya attığını görerek, gelip Resûlüllah’a haber vermişlerdi.

Sevgili Peygamberimiz: “Siz onu gömün” buyurdu. Öyle yaptılar. Gel gör ki, toprak bir türlü kabul etmiyor, gece yine dışarıya atıyordu. Çaresiz kalan yakınları gelip durumu Resûlüllah’a bildirdiklerinde;

“Siz yine onu mezarına gömün; toprak ondan daha kötülerini kabul emiştir, onu da kabul edecektir. Ancak Allah size ders vermek istiyor, mâsum bir adamı öldürmenin Allah indindeki kötülüğünü göstermek için size ibret örneği veriyor. “Sakın haksız yere cana kıymayın, selâm vereni öldürmeyin” demiş oluyor” buyurdu.

İşte İslam tarihinden kıyamete kadar hepimize ibret olacak bir ders. Hem de beynimize nakş edeceğimiz bir ibret levhası. Tanımadığı için selâm veren bir şüpheliyi öldüreni toprak kabul etmezse, ibadetine şahit olduğu ALLAH DİYEN bir kardeşini öldüreni toprak kabul eder mi?

Bugün maal-esef, 14 asır önceki Muhallim’den daha gaddar ve fanatik terörist cühela takımı var. Bunlar din düşmanlarını bırakmış, emperyalizmin maşası olmuş, farklı mezhep ve meşrepteki din kardeşlerini hedef almıştır. Bunlar esasen Müslüman kılığında, siyonist şeytanların askerleridir.

KORONA VİRÜS İNŞAALLAH TOPARLANMAYA VESİLE OLUR.

Oxunub: 651
Oxşar xəbərlər
SON XƏBƏRLƏR