5 Temmuz 1993 akşam saatleri. Vahşiliği, hainliği, acımasızlığı, alçaklığı, uşaklığı, tescillenmiş PKK’lı teröristler, bir ibadethaneye saldıracak kadar kudurmuş, hiçbir suçu günahı olmayan masum insanları katledecek kadar insanlıktan çıkmışlardı.
Kadın, çocuk demeden, hiçbir şeyden habersiz, 33 vatandaşımızın bir kısmı kurşuna dizilerek, bir kısmı da yakılarak katledilmişlerdir. Taş, taş üstünde kalmamış, dozerler evleri dümdüz ederek bütün delilleri yok etmişlerdir. Başbağlar’ı haritadan silmişlerdir.
Böyle bir acıya nasıl katlanılır, nasıl dayanılır? İşin en korkunç yanlarından biri de bu olayla ilgili hiç kimse ceza dahi almamıştır. Düşünün başta insanını korumak ve kollamakla görevli bir hükümet ve onun kolluk kuvvetleri, bir köy, içindekilerle beraber yakılıp yıkılıyor, insanları katlediliyor, kimsenin kılı kıpırdamıyor. Bir ülke düşünün vatandaşını dahi korumaktan aciz, suçluları bile cezalandıramayan, zavallı yöneticileri ile yönetiliyor. Ve bu büyük devletin, büyük milletin düştüğü durum… Bu devleti, Bu milleti bu duruma düşürenleri tarih lanetle yazacaktır.
Bu PKK’lı alçak hainlere karşı öfke asla dinmemeli, yapılanlar hiçbir zaman unutulmamalı.
Ve Urumçi… Dünyanın öbür ucu. Binlerce kilometre uzaklıkta bir yer. Ama Başbağlar’da yaşayan, katledilen insanlarla ortak bir özellikleri var. Türk ve Müslüman olmaları. Başlarında, 35 milyonluk Doğu Türkistan’ı yok etmeyi kafaya koymuş, Türk ve Müslüman düşmanı bir devlet, ÇİN.
Can ve mal güvenlikleri hiçbir zaman emniyet altında olmayan, her gün ölüm korkusu ile yaşayan bu insanların seslerine, “Özgür Dünya!” kör, sağır ve dilsiz olmuştur.
Çin emperyalizminin acımasızlıkları ile hayat hakkı tanımadıkları Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman Türkler’in bize bakışı ise dünyadaki diğer Türkler’den farksız. “Türkiye, Osmanlı’dan gelen gelenekle, mazlumların hamisi, zalimlerin korkulu rüyasıdır” Türkiye her zaman manevi lider ülke olarak görülmüş, umut haline gelmiş, dünya Türk’lerinin hayallerini süslemiştir. Halen de öyledir. Öyle olduğu içinde başta Doğu Türkistan olmak üzere dünya Türk’leri Türkiye’den çok şey beklemektedirler.
Çinliler, Türk’leri, dinlerinden, kültürlerinden, hayat tarzlarından kopararak, Çinlileştirmeyi hedef edinerek bu anlamda birçok programlar yapmışlardır. Buna uyanlara hayat hakkı tanınmakta, uymayanlar katledilmektedir.
5 Temmuz 2009 yılında da tam da bu yüzden Urimçi’de katliam yapılmış, binlerce Türk şehit edilmiş, binlercesi de yaralanmıştır. Her ev tek tek aranmış, özellikle gençler alıp götürülmüş bir daha da haber alınamamıştır. Bilinçli, programlı, bizzat devlet eliyle ve besledikleri çeteler vasıtası ile yapılan bu katliam, Türk- İslam Dünyasını acı ve göz yaşına boğmuş ama Urimçi’de yaşananlar ne ilk olmuştur ne de son.
Görüldüğü gibi dünyanın neresinde olursa olsun, Türk’e ve Müslümana hayat hakkı yok. Kimse den yardım isteme hakkı da yok. Çünkü medeni dünya, her zaman olduğu gibi üç maymunu oynamaya hazırlar.
PEKİ O HALDE NE YAPILMALI?
Hiçbir zaman bu acılar, bu katliamlar, bu soykırımlar asla unutulmamalı. Bunun yanı sıra bu katliamların hepsi birer birer bizlere ders olmalı. Geleceğimizi kurmak için bu şart. Ve bir gerçeği bir kez daha haykıralım. “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok.” Bu böyle biline.
En kısa zamanda Türkiye kendi güç merkezini oluşturmalı. Başta savunma sanayimiz olmak üzere her konuda kendine yeter hale gelmeli. Acımızı yaşayacağız. Gözyaşlarımızı içimize akıtacağız ama düşmanın silahı ile kendimizi korumanın mümkün olmadığını aklımızdan çıkarmayarak, sanayide, teknik ve teknolojide en üst seviyeye gelmemiz gerektiğini asla unutmayacağız. 5 TEMMUZU, UNUTMADIK, UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ.