Okurlarımdan ricam, burada yazılanları hiçbir siyasi taraf gözetmeksizin okumalarını ve değerlendirmelerini özellikle rica ediyorum.
İç Anadolu Birliği Yönetimi olarak şehidimizin ailesine taziyeye giderken böyle bir yazı yazmayı asla düşünmüyordum. Ta ki taziye evine gidip şehidimizin babası Mustafa Kırıkcı, köy muhtarı Halil Kökten ve köy halkı ile konuşuncaya kadar. Bir anda Türkiye’nin gündemine oturan “Çubuk Olayları” ne yazılı ne de görsel basında takip ettiğimiz gibi olmadığını dinledik. Dinledikçe “Yok artık” dedik.
Virgülüne dokunmadan ve en ufak bir siyasi yaklaşım göstermeden (ki çizgimiz sürekli budur) kelimesi kelimesine, Çubuk Akkuzulu köyü muhtarı Halil Kökten’in söylediklerini olduğu gibi aktarıyorum. (Bu konuşma gizli kapaklı değil, şehidimizin babasının da bulunduğu taziye evinde onlarca köydeki insanın önünde olmuştur. )
Muhtar Halil Kökten; “Öncelikle bir şeyin ısrarla altını çizmek istiyorum. Böyle bir olayı asla tasvip etmiyoruz. Böyle bir olayla anılmak ise üzüntümüzün üzerine üzüntü katıyor. Bizler kendi halinde insanlarız. Köyümüzü, insanımıza çok büyük haksızlıklar yapılıyor. Yalanlarla, iftiralarla köyümüz ve insanımıza karşı karalama ve linç kampanyası devam ediyor. Oysaki köyümüzde hiç kimse böyle bir olayın olmasını asla istemezdi. Bu olay neticesinde köyümüz insanları almış oldukları tehditlerden tedirgin ve Ankara’ya giderken başlarına kötü şeyler geleceği endişesini yaşıyorlar. Ürünlerini pazarlayamıyorlar. Ankara Büyükşehir Belediyesinde çalışan köylülerimizin işten çıkartılacağı söylentisi, canlı bomba ihbarları karşısında ne yapacağımızı bilemez durumdayız.
Söylenildiği gibi bizler ve şehidimizin ailesi kesinlikle Sayın Kılıçdaroğlu’nun geleceğini bilmiyorduk. Hatta Kaymakamımızın Belediye Başkanımızın ve Emniyet Müdürümüzün de haberleri yoktu. Sayın Kılıçdaroğlu Kırıkkale’deki şehidimize giderken oradan, “Gelme” sözü üzerine Köyümüze gelmeye karar veriyor ve bundan kimsenin haberi yok. Geldi şehidimizin cenaze namazına katıldı. O ana kadar hiçbir olay olmadı. Kendisi mezarlığa gitmek istedi. Kendisinin, HDP-PKK ya yakınlaşmasından dolayı mezarlığa gitmemesi, “Tepki Çeker” denmesine rağmen ısrarla mezarlığa gitmek istedi. Bunun üzerine halkın rahatsızlığı ve tepkisi giderek artarak malum olay vukua gelmiştir. Tepki, CHP ye ve oy verenlere değil Sayın Kılıçdaroğlu’nun şahsına olmuştur. Cenaze Namazında hiçbir olay olmamıştır. Örneğin CHP li Büyükşehir Belediye Başkanımız Mansur Yavaş namazdan sonra ayrılmıştır. Sayın Kılıçdaroğlu’da namazdan sonra gitmiş olsaydı bu olayların hiçbiri olmayacaktı. Sayın Kılıçdaroğlu’nun olaylar anında sığındığı evden kamuflaj yapılarak çıkması bunun içinde şapka ve mont giymesi söylenmesine rağmen, kabul etmemiş zırhlı araca bindirilmesinde sıkıntı yaşanmıştır. Hulusi Akar Bakanımızın gelmesi ile halk sakinleşmiş ve Sayın Kılıçdaroğlu sığındığı evden çıkartılarak zırhlı araca bindirilmiş güvenliği sağlanmıştır. Bütün bu olaylar esnasında, gerek muhtarlığımız gerekse asker ve polisimiz Sayın Kılıçdaroğlu’nun etrafında etten duvar örmüştür. Bu asla organizeli ve önceden hazırlığı yapılmış bir olay değildir. Çünkü Sayın Kılıçdaroğlu’nun geleceğini kimse bilmezken böyle bir olay olması için nasıl bir hazırlık yapılmış olabilir ki? Olaylar tamamen kendiliğinden gelişmiştir. Şehidimizin acısını dahi yaşayamadık. Bizler ekmeğimizin derdindeyiz. Huzur istiyoruz. Halkımızın bizi anlamasını bekliyoruz. Bizim hiçbir siyasi parti ile sorunumuz ve husumetimiz yok. Köyümüzde CHP li vatandaşlarımız var. Birlikte hayatımıza devam ederken, bu olay hepimizi derinden yaralamıştır. Eski huzurlu yaşantımıza dönüp şehidimizin acısını yaşamak istiyoruz. “
Muhtarımızın anlattıkları özetle bunlar. Şehidimizin Babası Mustafa Amca’ya, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun gelip gelmeyeceği, sizi ziyaret edip etmeyeceği ile ilgili bir bilgi verildi mi diye sorduk? Güçlükle; ”Hayır kesinlikle ne geleceğinden haberimiz vardı ne de bize böyle bir şey söylendi.”
Sizlere, anlatılanları ve konuşulanları yorum yapmadan aktardım. Elbette yorum size ait. Bizim en büyük açmazımız, hangi olay olursa olsun, mutlaka kendi penceremizden bakıp değerlendiriyoruz. Dolayısı ile de hiçbir olay ile ilgili olarak da sağlıklı yorumlar yapamıyoruz. Bu da bizim birçok yanlışlıklar yapmamıza neden oluyor.
Empati yapalım. Kendimizi o şehidimizin ailesinin yerine koyalım. Kendi evladımızın başına böyle bir şey geldiğini düşünelim! Sadece başımızı ellerimiz arasına alıp, “Vatan sağ olsun” deyip sakin bir şekilde susar mıyız? Yoksa neden? Niçin? Niye? Soruları ile birlikte bütün bu yaşananlara isyan mı ederiz? Biz oturduk klavye başında başsağlığı diledik, üzüntümüzü ifade ettik o kadar. Peki ailesi! Onların ne yaşadıklarından hangimiz hissederiz? Hiç birimiz. Çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor!
Çubuk 73'üncü şehidini vermiştir. Allah’tan bütün şehitlerimize rahmet diliyor mekânları cennet olsun diyoruz. Başta PKK itleri olmak üzere, bütün vatan hainlerini Allah’ın laneti ile lanetliyorum. Bütün görsel ve yazılı medyamızdan, bütün siyasi partiler ve yandaşlarına, bütün STK'larımızdan, iş, kültür, sanat dünyamıza ve halkımıza;
“ÇUBUK HALKINI, AKKUZULU KÖYÜ SAKİNLERİNİ RAHAT BIRAKIN. EGONUZU VEYA SİYASİ RANTINIZI GİDİN BAŞKA YERLERDE ARAYIN. BIRAKIN ONLAR ACILARINI YAŞASINLAR. NEYİN DERDİN DE, NEYİN ÖFKESİNDESİNİZ? HİÇ KİMSEYE SAYGINIZ YOKSA, SİZİN İÇİN, BİZİM İÇİN HEPİMİZİ İÇİN CANINI VEREN, KANINI DÖKEN ŞEHİDİMİZE SAYGINIZ OLSUN.
BİLİNE Kİ, ÇUBUK VEYA AKKUZULU HALKINA BU OLAYDAN DOLAYI HANGİ KONUDA OLURSA OLSUN BEDEL ÖDETİLMEYE KALKIŞILIRSA, KADİRŞİNAS TÜRK HALKI İŞTE O ZAMAN SİZE ÖYLE BİR BEDEL ÖDETİR Kİ, ASLA BUNUN ALTINDAN KALKAMAZSINIZ…
BİLİN İSTEDİM…