dini radikalizm və ekstremizmlə mübarizə

AES'in 2018 Başöğretmenlik Onur Ödülü Cansel GÜVEN’e Verildi ...

AES'in 2018 Başöğretmenlik Onur Ödülü Cansel GÜVEN’e  Verildi ...
AES (Anadolu Eğitim Sendikası) tarafından 24 Kasım 2018 Cumartesi Saat : 16.00'da MEB Öğretmenevi Hitit Salonu Beşevler-Yenimahalle / ankara adresinde düzenlenen

Başöğretmenlik Onur Ödülü Cansel GÜVEN’e Verildi ...Katılımın yoğun olduğu günde açılış konuşmasını AES Genel Başkanı Mehmet Alper ÖĞRETİCİ yaptı .

ÖĞRETİCİ , Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kalarak etkin, verimli ve kaliteli bir şekilde eğitim hizmeti sunulmasını hedefleyen , bu hedefe başarıyla yürüyen eğitimcileri örnek almakta, örnek göstermekteyiz.

Çağdaş, bilimsel ve laik eğitimin öncülerini genç meslektaşlarımıza tanıtmak, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün öğretisini sürdürmek ülküsündeyiz. Bu ülküyle 2005 yılının 24 Kasımında başlatarak geleneksel hale getirdiğimiz başöğretmenlik onur ödüllerinin devamlılığı esastır.

Başöğretmenlik Onur Ödülümüz her 24 Kasımda yalnızca bir eğitimciye sunulmaktadır. Bu yıl ödülümüz, Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde, mesleki başarılarıyla bize rol model olan, eğitime, eğitimcilere ve bağımsız sendikal temsile adanmış çalışmaları için sendikamızın kurucusu ve onursal başkanı olan Sayın Cansel GÜVEN’e takdim edeceğiz.

Öğretmen, akademisyen ve bir cumhuriyet kadını olarak her zaman Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden yürümüş olan Sayın Cansel GÜVEN; meslek ahlakı ve ilham verici çalışmalarıyla camiamıza örnek olmuştur. Kendisini tebrik ediyorum dedi .

Ödülünü AES Genel Başkanı Mehmet Alper ÖĞRETİCİ'den alan Cansel GÜVEN Zaman zaman duygulandığı konuşmada tüm katılımcılara teşekkür etti ve gündeme dair bir konuşma yaptı .

GÜVEN , Bizim ülkemizde çok övülen, en çok dövülendir. Anne, çocuk, kadın, öğretmen,… örnekler malumunuz. Ne zaman bir devlet büyüğümüz bizi övmeye başlasa “eyvah” diyorum, yine fedakarlık düşer hissemize, yine hakkımızı ödeyemez bunlar.

24 Kasım münasebetiyle bilirim bırakmazlar, yine kutlayacaklar bizi. Methiye düzecekler, peygamber mesleği diyecekler. Son birkaç yılın geleneğidir, zaten yapılması gereken atamalar hediye diye sunulacak muhtemelen. Gerçek ihtiyacın çok altında, mülakatlı ve sözleşmeli olsa da, müjde sayılacak. Teşekkür beklenir bir de, nankörlüğün lüzumu yok!

80 Darbesinden sonra öğretmenler günü olarak kutlanmaya başlanan 24 Kasım’ın özü, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Millet Mektepleri Başöğretmeni oluşudur (1928). 1980’den sonra her yere heykel, her ağıza sakız olan olan Mustafa Kemal’i çiğneye çiğneye eskitmeye çalıştılar. İnsan Atatürk’ü, Lider Atatürk’ü, Öğretmen Atatürk’ü uzak bir yıldız, “gerçek olmayacak denli heykel”, sonsuz uzak bir “şey” e dönüştürdüler. İnsan sevdiğinden bıkarmış, bıkalım istediler herhal.

İktidarlar değişti, niyet değişmedi; Atatürk öğretisine bağlılık ve öğretmenlik mesleğine saygı birlikte eksildi, at başı. İki şey netti çünkü: bir milleti sormadan, sorgulamadan tebaa kılmanın yolu Atatürk Öğretisini unutturmak, öğretmenlik mesleğini yozlaştırmaktan geçer. İkisini de amaç edindiler, oldukça da başarılı olundu.

Öğretmen yetiştirme politikaları “herkes öğretmen olur” ve “atandığına şükret, sus otur” noktasına 1 günde evrilmedi. Yavaş ve istikrarlı, “herhangi birinin yapabileceği işi yapan, herhangi bir memur” olduk.

Yurttaş yetiştirenler, atama, tayin, idareci koltuğu, ek ders, ek iş, “aferin” bekler hale 1 günde gelmedi. Doğruluğundan emin olmadığın bilgileri, bilimselliğinden şüphe ettiğin yöntemlerle öğretiyormuş gibi yaptın öğretmenim. İyi olursa MEB den, kötü olursa senden sayılıyordu oysa. İtiraz etmedin.

Öğretmen dediğin de eğitim tezgahında dokunur, eğitimimizden çaldılar. Meslek onurunu siyasiler eksiltti belki, sen de gereğince direnmedin ama. İktidara göre bıyığını, alyansının metalini, sendikasını değiştirenler meslektendir.

24 Kasımı Atatürk demeden kutlayan öğretmenler, siyasiler, sendikalar varsa, 24 Kasım sevgililer günü tadında mesajlaşma, hediyeleşme günüyse artık, nedeniyiz. Aklıma Nazım’ın “Akrep Gibisin Kardeşim” şiiri düşüyor. Kabahatin büyüğü, omzumu ağırlaştırırken.

Geçim ölçeğinde açlık sınırlarından, kaybettiğimiz kadrodan, şiddete uğradığımızdan, eksilen özlük haklarımızdan, itibar kaybımızdan, atanmadığı için intihar edenlerden… bahsetmek mümkündü. İkiyüzlülük gibi geliyor.

Bir yüzü DİĞERLERİ ise diğer yüzü BİZİZ düştüğümüz halin. Yüzleşelim, şikayet etmeye yüzümüz olsun istiyorum. Başöğretmenime duyduğum mahcubiyet de aklımda, mirasını yiye yiye tüketmişiz gibi.

Gerçeğini görmek için düz aynaya bakmalı insan. Sen bakmaya cesaret ettiğinde bitecek bu körlük. Başöğretmen Atatürk’le helalleşeceğiz.

Dimağın, günün, geleceğin aydın, aydınlık olsun öğretmenim. Ben hala sana inanıyor, güveniyorum dedi .

Etkinlik , Öğretmen ile öğrencilerin şiir ve müzik dinletisi ile sona erdi .

Nuri ŞAHİN

Oxunub: 986
Oxşar xəbərlər
SON XƏBƏRLƏR