Главная > yazarlar > Halil Koç

Halil Koç


3-05-2019, 19:05. Разместил: djbaz
Halil Koç
Halil Koç 19 Mayıs 1968 te Tokat'ın o zamanlar kasaba olan Başçiftlik ilçesinde doğmuştur. İlk orta ve lise öğrenimini Tokat'ta yapmıştır. KTÜ Giresun Eğitim Yüksek Okulunu bitirerek sınıf öğretmeni olarak mezun olmuştur. 28 yıldır sınıf öğretmeni olarak görev yapmaktadır.

GÖZLERİN / DİLEK
Sanma ki,gözlerim kalır arkada,
Bu yolun ereği olsun gözlerin.
Nadânlarla tutuştuğum kavgada,
Dilimin yüreği olsun gözlerin.

Bu liman yaşamı verirken zora,
Üstüme bahisler,çekilen kura,
Demir alıp dersem,"Yelkenler fora!"
Bezimin direği olsun gözlerin.

Kurudu tarumâr,gönlümün bağı,
Kalbimde ölüler,andırır dağı,
Ararken kendime bir suç ortağı,
Kazması küreği olsun gözlerin.

Aklım takılırsa,kalırsa zanda,
Koşarım perdeyi yırttığım anda,
Eşiğine yüz sürdüğüm mekanda,
Kapımın fireği olsun gözlerin.

Zifiri çayımda gece erirken,
Hayaletler üzerime gelirken,
Hâkim anıları ipe verirken
Çarkıma bileği olsun gözlerin

Hâk vâki olur da,yazı yazanda,
Kazıcılar toprağımı kazanda,
Belki bir ilkbahar belki hazanda,
Çelengi çiçeği olsun gözlerin.

Gönlüm yakındadır,ırak istemem,
İşe ehil olsun çırak istemem,
Tene senden öte toprak istemem,
Zahudî'n örteği olsun gözlerin!


YÜZÜMDEKİ NEHİRLER
Bende değil,özüm benden ırakta,
Ayân olan zahirlerde bul beni.
Sonu gelmez,sorguları bırak ta
Yüzümdeki nehirlerde bul beni.

İçip nazarında benden geçtiğim,
Elek vurup,seni özden seçtiğim,
Sekleyerek,hasretinle içtiğim
Bala dönen zahirlerde bul beni.

Seni gecelerin zifrine sarıp,
Dilimi esefe kaygıya karıp,
Ifşândan korkarak kılı kırk yarıp,
O yaktığım şiirlerde bul beni.

Gönül coşup,ortağını bulunca,
Avâm sıkıp,boğazımı boyunca,
Dağlar ile yârenliği kurunca,
Sığmadığım şehirlerde bul beni.

Ne mecnunum işte ne de âkilim,
Bazen uçuk kaçık,garip şekilim.
Kavgam kutlu,demem geri çekilim.
Parçalarda,kesirlerde bul beni.

Sevgidir,evrenin mayası varsa,
Verse de kalbimi korkular tırsa,
Velev ki,yendirip toprağa karsa,
Kalbindeki esirlerde bul beni.

Bencillikten kaçıp öte gezdiğim,
Bende beni sencillikle ezdiğim,
İçimdeki Zahidî'yi sezdiğim,
Diğergamca dairlerde bul beni.


GAMZENDEKİ ÇİÇEK
İşimiz olmaz ki yalan dolanla,
Mükhemdir,kavlimiz sözümüz bizim.
Yüreği sereriz candan olanla,
Birdir astarımız yüzümüz bizim.

El ayak çekeriz ortalıklardan,
Dem tutar çıkarız bataklıklardan,
Çatlarsa yürekler kuraklıklardan,
Ferhat'ın kaynağı gözümüz bizim.

Bulutun toprağa sevdalanması
Zülüfün rüzgarda dalgalanması,
Aşığın hasretle rüyalanması,
Veliler,abdallar özümüz bizim.

Göz yaşların gamzelere dolanda,
Hasret çöküp gece bende kalanda,
Bir ela göz doruklara salanda,
Karışır bahara güzümüz bizim.

Aşık kalır kederinde yasında,
Çay ve tütün,dilimizin pasında,
Aslı'nın dudağı sevda tasında,
Kerem'den geliyor közümüz bizim.

Yapmacık değildir,değil ki nârin,
Sevdik mi severiz,içten ve derin.
Nasipte kısmette, ortağın yerin
Kanaat denizi özümüz bizim.

Gözlerin hasrete tetik düşürsün,
Sal kokunu,âlemlere götürsün,
Zahidî gamzende çiçek düşürsün,
Sanma ki yüksekte gözümüz bizim.


REKLAMLAR
Arada özüne etse de nazar,
Meczup ayân etmez hâlım var diye.
Bu nasıl bedesten bu nasıl pazar?
Kuyumcu bağırır malım var diye.

İltifat marifet alıp vermeden,
Seviyorum sanır sırra ermeden,
Hazanı bilmeden rüzgar görmeden,
Yaprak ta övünür dalım var diye.

Kederler kaygılar,derin esaret.
Ağzında baloncuk,sahte cesaret,
Yarınına yokken,nokta işaret
Edalar işveler canım var diye.

Var da kıymetsizken yokta gerçekler!
Ustalığı belde sanır köçekler,
Önüne serilmiş,türlü çiçekler,
Arı da vızıldar balım var diye.

Gönlü arzuluyor gitmeden geli,
Miskin bağban bekliyor hanımeli
Nerde ise dikilecek heykeli,
Kîtmirin cilvesi yalım var diye!

Zahidî'm tutmalı kendine ayna,
Ne keller düşecek özde payına
Kimler kulaç atar gönül çayına?
Nedir bu nalânın, zalim var diye!


ANILI TÜRKÜLER
Dikiş tutmaz,pâre pâre yüreğim,
Uğraşma yazıktır,emeğe usta.
Ulaşmaz sükutum, yare dileğim,
Gelir mi,ipliğe ilmeğe usta.

Anılı türküler,verir hoşluğu,
Gözlerim takılır deler boşluğu,
Yüzüm dağıtırken,mavi boncuğu,
İçimiz küskündür,gülmeğe usta.

Fikrim unutmaya umut veriyor,
Kalbim ise ipe unlar seriyor,
Bir gülüyor,bütün yağım eriyor,
Başlıyor,aklımı çelmeğe usta.

Işgın verdi,baharlarda umudum
Hasret vurdu,resimleri okudum,
Hece hece şiir ördüm dokudum,
Ariflik gerekmez bilmeğe usta.

Emaneti içimizde saklarken,
Hâle verip,ismini sayıklarken
Melek-ül Mevt,kapımızı tıklarken,
Yüreği yeter mi gelemeğe usta.

Hep onu yüceltip onu hanlarken,
Ayaklarım,âlemlere yanlarken,
Kırk ikindi gözlerimden damlarken,
Mendilim olur mu silmeğe usta.

Mevsim geçişine yenik bedenim,
Ruhum alazlarda buz tutar tenim,
Gelenleri katlıyorken gidenim,
Zahidî amâde ölmeğe usta.


CILK YUMURTA
Gördüm ki kavağa çam aşılarsın,
Geni bozuk kütük vermez hünkârım.
Isıtır,umutla hoş karşılarsın,
Cılk yumurta cücük vermez hünkârım.

Beyhude uğraşma,yazık emeğe,
Yağ için gidilmez kara sineğe,
Ne nakışa gelir,ne de eğmeğe,
Paslı çivi yüzük vermez hünkârım.

Ta ezelden ar damarı çatlamış,
Hele bir bak kimler ile yatmamış,
Âmelini göster,hile katmamış,
Sağlam ağaç,çürük vermez hünkârım.

Denize mi düştük,biz bu planda
Neden simdi gözlerimiz yılanda
Gurbettesin,ateş büyür sılanda,
Yağmur olsa ecük vermez hünkârım.

Ne kadar yoğursan gelmez kıvamı,
Zehir ile sarıyorsun yaramı,
Sonra dersin,bu hâl bize revâ mı?
Kepek karlar kürtük vermez hünkârım.

Ağacın meyvesi özüne ayna,
İnsanın kalbidir yüzüne ayna,
Ahlâkı edebi sözüne ayna,
Arif,kötü sözcük vermez hünkârım.

Zahidî'nin yarınlardan kâbusu,
Çığ gibi büyüyor şerik ordusu,
Dağlardan taşlardan gelir kokusu,
Gökyüzü de bürük vermez hünkârım.

Вернуться назад